Ana içeriğe atla

Tanrı Nerede?

Seyyah olup şu alemi gezeriz ve bir dost bulamadan gün akşam olur. Bilmeyiz ki dost tüm alemle birlikte içimizdedir: Nirvana… En yakındır ama onu en ırak ederiz.

Nerelere gitmeyiz ki!.. Yürüyüşe, tatile, sohbete, camiye, meyhaneye?!.. Sosyal medyaya gideriz, okumaya, yazmaya gideriz. Pek farkında olmadan çoğu zaman geçmişe gideriz, geleceğe gideriz. Düşüncelerin, hayallerin, kurguların peşinden sürükleniriz. Susamayan geveze zihin, duramayan kıpırdak beden daima işbaşındadır, ardı sıra taşır bizi. Arzuların, dürtülerin, alışkanlıkların gönüllü kölesi olarak gezer dururuz.

Tüm gezi hengâmesi içinde duyamadığımız bir ses vardır içimizde. “Gel beriye beriye!” der. Şimdiye ve kendimize çağırır bizi... Her yolculukta yanı başımızdadır, ama ona hiç uğramayız. Ah uğrayabilsek biraz! Her şey oradadır. Bedenden, düşüncelerden, bellekten, duyulardan, duygulardan, zamandan özgür bir yerdir orası. Yunus’un “Bir ben vardır bende benden içeru” dediği mekândır. İşte kutsallık, huzur, sükûnet, ebedi gençlik, ölümsüzlük, neşe, sevgi!..

Ey Kari!

Gel beriye beriye.” Yani “Kendine gel!..

  • Gördüğünü değil, göreni yani kendini gör.
  • Aradığını değil, arayanı yani kendini ara.
  • Yola değil, yolcuya yani kendine koyul.
  • Her şey oradadır.
  • En önemlisi, Tanrı oradadır.
Adobe Stock tarafından lisanslandı.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geçmişin Muhasebesinde İstikamet

Kişisel geçmişinize hangi yönde ilerliyorsunuz? Yönünüz yanlışsa geçmişin yükünü katlayarak artırırsınız. Yönünüz doğruysa çözümlersiniz, geçmişi aşarak özgürleşirsiniz, hafiflersiniz... İleri yaşlarda yol alan bizler için andan kopup geçmişe kaymak çok kolaydır. Artık sona yaklaştığımız için ve ne yapabileceksek şimdiye kadar yapmış olduğumuzdan kendimizi gelecekten uzak tutarız. Erken yaşlarda olanlar daha çok gelecek odaklıdır. Ama onların da geçmişe baktıkları olur, olmalıdır. Yazımız geçmişe olan yolculuklarla ilgilidir. Maziye daldığımızda olumlu, olumsuz ve nötr anılar vardır. Hayat akışında aldığımız yerinde kararlar, gösterdiğimiz başarılar, sevgi dolu arkadaşlıklar, egonun sıvazlandığı durumlar vb. olumlu anılarımızdan sadece birkaçıdır. Yanlış kararlar, yenilgiler, egonun hırpalandığı küçük düşmeler vb. olumsuz anılarımızdandır. Geçmiş yaşamın muhasebesini yapmak daha sağlıklı bir ruh hali, huzur ve neşe getirecektir, gelişerek değişmenizi sağlayacaktır. Ancak bir şartla: Uy

Mutluluk nedir, üzüntü nedir?

Çalışma odasından çıkıp mutfakta su içip odanıza dönerken “Oğlum masaya baktın mı?” sorusudur. Ve dönüp masaya baktığınızda soyulmuş armut dilimlerini yanında çatalı, bıçağı ve peçetesiyle bulmanızdır mutluluk… Rahatsız etmemek için size seslenmemesi, orada salonda dört gözle armağanını görmenizi beklemesi, titreyen elleriyle armutları soyması, tabağı, çatalı, bıçağı hazırlaması…benim için niye uğraştı ki diye düşünmenizdir üzüntü… Mutluluk sevgidir, üzüntü sevgidir. Gece hayatında masaya gelen ikram ışıklı meyve tabakları da neymiş!.. nizamettin kaya

Sükûnet

Sükûnet zamanlarım: Nadiren hissettiğim ama tadına doyamadığım anlar… Geçmişin ve geleceğin donuklaştığı, ânın belirginleştiği; arzuların, tutkuların, umutların, beklentilerin, hedeflerin durulduğu, dibe çöktüğü; sakin, kıpırtısız, berrak bir zihinle sadece nefesimi, bedenimi ve bütünleştiğim dünyamı duyumsadığım zaman kesitleri… Kutsal varoluşla birlikte dalgalandığım anlar… 60’lı ve 70’li yıllarda okuldan dönünce evin duvarının kenarında bulunan derme çatma, çivileri küflenmiş, ağaçtan bir sedire otururdum uzun süre. Kuş sesleri arasında, rüzgârın ağaçların yaprakları ve meyveleri arasından süzülerek yüzüme vurduğu kokuyu içime çekerdim. Dalından kopardığım şeftaliyi iştahla yerken, batmaya yeltenen güneşi ve gökyüzünü izlerdim. Gün boyu neler oldu, yarın neler olacak? Hepsi kaybolurdu önümden. Yaşamın ve yaşadığımın tatlı farkındalığı açılırdı ruhuma. Varlığın bütünlüğünde varoluşumu hissederdim. Bir iki saat içinde, “Ödevlerine ne zaman başlayacaksın?” sorusuyla koşuşturma yeniden