Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bir zamanlar kendisine yöneltilen “halk sizin yazdıklarınızı anlamıyor, onların seviyesine uygun yazın” eleştirisine verdiği yanıt, bugün de hepimize önemli bir ders sunuyor: “Siz halkı benim yazdıklarımı anlayacak seviyeye getirin.” Gürpınar, yazılarının kalitesini düşürmek yerine, toplumun eğitim ve bilinç seviyesini yükseltmeyi savunmuştu. Bu yaklaşımı, insanların ve toplumların kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiğine dair güçlü bir mesaj içerir. Gürpınar’ın bu duruşu, aslında kendi değerlerimizden ödün vermememiz gerektiğini hatırlatır. Bu hikâye, bir başka ilham verici hikâye olan kartal ve karga metaforuyla güzel bir paralellik taşır. Anlatıldığına göre, kartala saldıran tek kuş kargadır. Karga, kartalın sırtına konarak onu gagalar, rahatsız etmeye çalışır. Ancak kartal, bu saldırıya karşılık vermez; sadece daha yükseğe uçar. Uçuş ne kadar yüksek olursa, karga için nefes almak o kadar zorlaşır ve sonunda yere düşer. Bu metafor, gereksiz eleştirile...
"Ben" olmayı öğrenemeden "biz" olmaya koşullanmışsınız! * * * Bu ifade, bireyin kendi kimliğini, isteklerini ve ihtiyaçlarını tam anlamıyla tanımadan, toplumsal veya grup kimliği içinde eriyerek yaşamaya yönlendirildiğini anlatıyor. "Ben" olmayı öğrenmek, bireyin kendi özünü, özgünlüğünü, arzularını ve sınırlarını tanıması ve geliştirmesi anlamına gelir. Ancak bu, toplumsal normlar veya aile, çevre gibi dış faktörler nedeniyle geri planda kalabilir. "Biz" olmak, toplumsal ya da grup aidiyetine vurgu yapar. Kişi, kendini birey olarak keşfetmeden, bu grup aidiyetine öncelik verir ve bu süreçte bireysel kimliği ihmal edebilir. Yani, toplumsal beklentilere göre hareket etme eğiliminde olup, "ben kimim?" sorusunu derinlemesine sormadan, kendini "biz"in bir parçası olarak tanımlar. Önce "ben" olmayı öğrenmek... Bu ko...